Divriği, Sivas ilimizin en büyük ilçe merkezidir. Zengin tarihiyle boy ölçüşecek abidelere sahiptir. Zengin demir madenlerine sahip olması onun, Cumhuriyet devrinde de büyük ilgi taplamasına vesile olmuştur. Bu ilçemizin Türk topraklarına katılması ve o günlerle ilgili bir aşk hikâyesi Divriği’lerin dillerinden düşmemektedir.

Selçuklular, 1071 .Malazgirt zaferinden ‘ sonra Anadolu İçlerine doğru akınlara başlarlar. Bu sıralarda Divriği Kalesi de Bizanslıların elindedir. Divriği Kalesi, kayalık bir tepe üzerinde kurulmuş, kalın surlarla çevrilidir. Bu sebepten alınması uzun sürer.

Türkler de bu kalenin karşısına bir kale yaparlar. Bu iki kalenin kurulduğu tepelerin arasında Çaltı Suyu geçmektedir; birbirine karşı karşıyadır.

 

Rum beyinin güzel bir kızı, Türk beyinin de Doğan adında gayet yakışıklı genç bir oğlu vardır. İki’ tepenin üzerindeki kalelerde yaşadıkları için uzaktan birbirlerini görürler. Aradan zaman geçer ve her İkisi de anlarlar ki, gönülleri karşı tepeye düşmüştür. Babaları savaş halinde oldukları İçin evlenmeleri imkânsızdır. Yapılacak tek şey vardır: Kızı kaçırmak! Bu da ancak iki kale arasına İp germek suretiyle olacaktır.

Bir sabah erkenden Doğan İki kale arasına ip gerer ve Rum beyinin güzel kızını kendi topraklarına kaçırmaya teşebbüs eder. Tam kaçarlarken Rum beyinin askerleri ipi ve üzerindekileri görürler, başlarlar ok atmaya. Durumu gören kız Doğan’a:

Kes Doğan! diye ipi kesmesini söyler. Böylece ok yağmurundan kurtulacaklardır. Doğan ipi keser, fakat İkisi birlikte aşağıya düşüp parçalanırlar. İşte, bu hadiseden sonra buraya Kesdoğan adı verilir.

Aynı hadiseyi değişik şekillerde işleyen hikâyeler de vardır, fakat yukarıdaki en güzellerinden biridir,

 

Kaynak: Saim Sakaoğlu / 101 Anadolu Efsanesi