Divriği’nin Demografik Yapısı

Divriği’nin Demografik Yapısı
Divriği’de 1870 yılında yapılan nüfus sayımında

Osmanlı İmparatorluğu’nda başlangıçtan itibaren, tımar sisteminin bir gereği olarak, XVII. yüzyıla değin belirli periyotlarla tahrir denilen bir sayım ve yazım uygulanmıştır. Bu yüzyıldan itibaren de bu uygulamanın düzensiz yapılan bazı yoklamalarla sürdürüldüğü görülmektedir. Ancak
1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra, yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin kurulduğu tarihe kadar, imparatorlukta artık benzeri bir sayım ve yazım faaliyetine rastlanmaz.

Fakat yeni kurulan orduya insan ve mali kaynak temini gibi bazı sorunların yeni bir nüfus sayım ve yazım gereğini ortaya çıkardığı; bunun üzerine 1830 sonlarında tamamlandığı söylenilen sayımda Sivas Eyaleti’nin sayımının da yapıldığı belirtilmektedir. Ancak, Sivas İl Nüfus
Müdürlüğü Arşivi’nde yer alan defterlere bakıldığında, bu nüfus sayımına ilişkin en erken tarihli nüfus sayım defterinin 16 Nisan 1831 (15 Zilka’de 1246) tarihli Gelmüfad Kazası’na ait olduğu görülmektedir.

Tanzimat’ın ilanından sonra askeri ve mali alanda yapılan düzenlemelerin, yeni bir nüfus sayımını gündeme getirmesi üzerine 1843’te imparatorlukta yaşayan müslim ve gayrimüslim erkek
nüfusunun tespiti kararlaştırılmıştır. Bu karar üzerine 1262/1845’te yapılan nüfus sayımında daha önceki uygulamalarda olduğu gibi sadece erkek nüfusun yazıldığı görülmektedir ve bu sayım defterleri Mart 1873(Mart 1289) tarihine kadar kullanılmıştır.

 

Bu tarihten sonra yeni bir nüfus sayım ve yazım gereğinin ortaya çıkması üzerine 1874’te Şura-yı Devlete yeni bir Sicil-i Nüfus Nizamnamesi hazırlatılıp, 5 Temmuz 1881’de II. Abdülhamid’e onaylatılıp yürürlüğe konulduğu ve bu nizamnameye dayanılarak 1882’de yapılmaya başlanan sayımda, Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk kez kadınların da sayımı yapıldığı ve sicile yazılan herkese bir nüfus tezkeresi verildiği belirtilmektedir. 

Halbuki burada üzerinde durulan ve halen Cumhuriyet Üniversitesi Tarih Bölümü Kütüphanesi’nde muhafaza edilen Divriği’ye ait iki ciltlik Esas Nüfus Defterleri’nin 1870(H.1286) tarihinde tutulduğu görülmektedir. Daha doğrusu böylece söz konusu nizamnameye dayanılarak ancak 1882’de modern anlamda yapıldığı söylenilen sayımın aslında, 1870’te gerçekleştiği ve bu sayımda kadınlara da yer verildiği görülmektedir.

SEKA’ya giden miadı dolmuş resmi evrak arasında, Cumhuriyet Üniversitesi İnkılâp tarihi okutmanı Faruk Aburşu’nun gayretiyle ayıklanarak Tarih Bölümü Kütüphanesi’ne kazandırılan 28 cilt defter arasında yer alan bu iki ciltlik büyük boy nüfus defterlerinin üzerindeki numara ve kayıt sırasına bakıldığında üç cilt oldukları anlaşılan bu sayım defterlerinin birinci cildi kayıptır ve muhtemelen SEKA’ya gitmiştir. Elde ikinci ve üçüncü ciltleri kalan bu sayım defterlerinin ikinci cildi, “Divriği kazasının Cami-i kebir Mahallesi bakiyesi” ile başlamakta ve devamında 34 hanesi bulunan Bahçe Mahallesi ile 23 haneli Küçük Hüseyin Mescidi Mahallesi yer almaktadır. Bu ikinci defterde Divriği’ye ait 63, üçüncü defterde ise 64 olmak üzere; toplam 127 köyün nüfusu hane hane kaydedilmiştir.

Burada, İmparatorlukta modern anlamda yapılan bu ilk nüfus sayımında yer alan verilerden hareketle, o günkü bir Anadolu kasabasının hane nüfusunun sayısal olarak büyüklüğüne; kadın erkek nüfus oranına ve hanedeki fertlerin kuşak ve akrabalık açısından birbirleriyle olan
ilişkisine bakılacaktır. Hakeza, hane fertlerinin doğum ve ölüm kayıtları ve yaşlarına dair mevcut verilerden nüfusun yaş ortalaması, doğurganlık ve ölüm oranlarına ilişkin bilgiler edinilmeye çalışılacaktır.
Defterlerde başta hane reisi olmak üzere her hanede çalışan veya çalışabilir durumdaki nüfusun mesleği, meşgalesi yıllık kazancı ve bu yıllık kazançtan alınan vergi nispeti belirtilmiş olduğundan bu veriler de değerlendirilecektir. Bu defterlerde kadınlardan ziyade erkek nüfusun çok sıkı bir şekilde takip edildiğine dair veriler üzerinde durulacak; ayrıca defterlerdeki mektûm (saklı) nüfustan söz edilecektir. Böylece, imparatorlukta modern anlamda ilk kez yapılan bir nüfus sayımındaki verilerden hareket edilerek 1870’lerde bir Anadolu kasabasının öncelikle kırsal alanındaki yaşamın genel görüntüsü verilmeye çalışılacaktır. Çünkü az önce değinildiği üzere eldeki defterlerde kaza merkezine ilişkin 85 hane gibi çok az bir kayıt yer almakta; halbuki bu döneme ilişkin 1308/1890 Tarihli Sivas Vilayet Salnamesi’ndeki kayıtlarda kaza merkezinin 2032 haneden oluştuğunu görülmektedir. Bununla beraber kaza merkezine ilişkin bu veriler de araştırmaya dahil edilmiştir.

Bununla beraber, 1870’te gerçekleştirilen bu nüfus sayımı daha önceki nüfus sayım uygulama ve anlayışına göre belki biraz daha modern bir uygulama ve sayım sistemi olarak nitelendirilebilir; ancak, defterdeki kayıt sistemine bakıldığında, ataerkil toplum anlayış ve bakışıyla nüfus kayıt ve sayımının yapıldığı görülür. Söz gelimi, defterdeki kayıt sistemindeki öncelik sırasında hane reisi, zevcesi, sonra eğer varsa erkek çocukları ve ondan sonra kızlar kaydedilmiştir (DEND.1286, C.2, AU. 9328, H. 28)9. Keza eğer hane reisi ölmüş ise, hanedeki erkek çocuk sabi de olsa ilkin onun hane reisi sütununa yazılmış, kısacası hane reisi olarak erkek çocuk kaydedilmiştir (DEND.1286, C.2, AU. 277, H. 30). Örneğin Divriği’nin Hamo Karyesi’nde, 18. hanenin nüfus kayıt sıralamasında, muhtemelen hane reisi ölmüş, hane reisi sütununa 4 yaşındaki Hüseyin, ikinci sırada 16 yaşındaki hemşiresi Esma ve en son sırada ise 46 yaşındaki valideleri Gülistan kaydedilmiştir. Bir başka ifadeyle hane kayıtları yaş sıralamasına göre değil, cinsiyet esasına göre kaydedilmiştir. 

 

 

 

DEMOGRAFİK YAPI
Yukarıda da söz konusu edildiği üzere 1870 tarihinde Divriği’nin kırsal alanında 3397 hane nüfusu olan irili ufaklı 127 köy (karye) bulunmaktadır
11. Ne var ki, 1960’lardaki bir uygulamayla tamamen değiştirilen ve bugünkü haritalarda rastlanmayan bu köylerin isimlerine bakıldığında % 43.30 (127’nin 55’i)’unun Türkçe ve % 56.69’unun (127’nin 72’si) ise Türkçe
dışında, belki Bizans belki daha önceki dönem ve devirlerden kalan isimler olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu 127 köyün nüfus kayıtları incelendiğinde, % 88.97’sinin (127 köyün 113’ü) sekenesinin Türk ve Müslüman ahaliden; % 6.29’unun (127’nin 8’i) gayrimüslimlerle
Müslümanlardan12 ve % 4.72’sinin (yalnızca 6 köy) gayrimüslimlerden oluştuğu görülmektedir. Hal böyle iken sanki büyük bir ayıbın üstü örtülürcesine bu köy isimlerinin topluca değiştirilmesinin, araştırmacıların işini yokuşa sürmek ve Türk tarihini coğrafyadan koparmaktan başka bir işe yaradığı söylenemez. Ayrıca bu uygulamanın en vahim taraflarından biri de, Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma aşamalarına ilişkin izleri böylece tamamen yok etmiş olmasıdır.
127 köyü detaylı incelemek pek de kolay olmadığından bu araştırma, sadece 15 köy ile kaza merkezine ait 3 mahalleden oluşan 18 yerleşim birimiyle sınırlı tutulmuştur. Örneklem olarak alınan bu yerleşim birimlerinden yalnızca birinde, Pingan karyesinde, gayrimüslimler yer almakta; diğer yerleşim birimlerinin bütün nüfusu Türk ve Müslüman ahaliden oluşmaktadır. 150 haneden oluşan ve 1870’lerde Divriği köyleri arasında en büyük gayrimüslim yerleşimi olan Pingan köyünün de 15 hanesi Müslüman sekeneden ibarettir. İncelemeye alınan bu 18 yerleşim biriminde yer alan 536 hanede yaşayan toplam 2971 kişinin % 49.47’si (1470’i) erkek ve % 50.52’si ise kadındır (Tablo: 2). 1321/1905 tarihli Sivas
Vilayet Salnamesi’nde de Divriği’deki Müslüman ahali nüfusunun 13.273’ünün, (diğer bir ifadeyle % 48.65’i) erkek ve 14.009’nun (% 51. 34’ü) kadın olduğu görülmektedir. Bu 18 yerleşim biriminin toplam 2971 kişilik nüfusunu hane sayısı olan 535’e böldüğümüzde, 1870’te Divriği’de hane ortalamasının 5.55 olduğu anlaşılmaktadır. Bu oran daha önceleri Ömer Lütfü Barkan ile Nejat Göyünç’ün ortaya koymuş oldukları araştırma sonuçlarıyla örtüşmektedir.


Ayrıca incelemeye tabi tutulan yerleşim birimlerindeki toplam 536 hanenin % 44’ünün (236 hane) anne baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aileler olduğu; % 50.37’sinin ise (536 ailenin 270’i) aynı çatı altında en azında üç kuşağın bir arada barınmasından müteşekkil olan geniş aile
yapısını gösterdiği gözlenmektedir. Ancak daha önce 1845 tarihli sayım defterlerine dayanılarak Çorum’un Alaca Kazası üzerinde yapılan bir araştırmada olduğu gibi (Yüksel & Yüksel, Kış 1995, s. 31) burada da büyük baba, oğul ve torunlardan oluşan standart bir geniş aile yapısı özellikleri
dışına taşan ve belki de o günkü Osmanlı toplumunun içinde bulunduğu koşullar sonucunda ortaya çıkan; baba, üvey baba, oğul, torun, kardeş, üvey kardeş, kardeş oğlu, damat, amca, amca oğlu ve bunların eşlerinden müteşekkil, yer yer ve zaman zaman, bu unsurlara dayalı değişik
kombinasyonlar oluşan aile yapılarıyla karşılaşılmaktadır. Örneğin, Kürtlarlı karyesinin 11 . hanesindeki Haydar oğlu Şahin b. Veli 31 yaşında, zevcesi Ayşe 34, kızı Rukiye 4, biraderi Haydar 28, biraderinin zevcesi Nergiz 29, amcası Hasan b. Haydar 57, amcası Hasan’ın kerimesi Fatma 14, hane reisinin üvey annesi Altun 61 yaşlarındadır ve hep beraber aynı çatı altında yaşamaktadırlar. Başta hane reisi Şahin olmak üzere biraderi ve amcası dahil üçü Deraliye’de oldukları yazılıdır. Kısacası hanenin erkekleri İstanbul’dadır ve muhtemelen hamaldır. Harput Sancağı’ndan iskan için gelen Abbas adındaki birinin de iç güveyisi olarak haneye dahil olduğu ve Adıgüzel, Hasan ve Hüseyin adında üç çocuğunun dünyaya geldiği ve hatta 1300’de doğan Adıgüzel’in de 1320’de Hasan adında bir oğlunun olduğu görülmektedir (DEND. 1286, C.2, AU.: 1470/11.). İkinci bir
örnek; Kafirdamı karyesinde hane reisi Hasan oğlu Yusuf 41 yaşında, 3 yaşında bir oğlu ve biri 10 diğer 6 yaşlarında iki kızı vardır. Aynı hanede 41 yaşındaki biraderinin, biri 13 ve biri 5 yaşında iki oğlu ve 16 yaşlarında bir kızı bulunmaktadır. Müteveffa Ali adındaki biraderinin 31 ve 19
yaşlarında iki oğlu 13,10 ve 8 yaşlarında üç kızı ile müteveffa biraderinin hafidi (torunu) 4 yaşındadır. Hanede yaşayan zevceler ise nüfus yazımı sırasında ailedeki erkek ve kız çocuklarından sonra kaydedilmişlerdir. Buna göre müteveffa birader zadesi Hasan’ın zevcesi Reyhan 26, diğeri
İsmail zevcesi Zehra 16, müteveffa biraderi Ali zevcesi Elif 46 ve biraderi İbrahim zevcesi 51 yaşlarında ve hepsi berber aynı çatı altında yaşamlarını sürdürmüşlerdir